Bir Dünya Turu
18 Eylül 2010 Cumartesi
Fil
Film
Filgiller (Elephantidae), hortumlular (Proboscidea) takımından bir familya. Familyanin günümüzde varligini sürdüren Asya fili (Elephas maximus) ve Afrika fili (Loxodonta africana) olarak iki türü bulunmaktadir.
Afrika fili yaşayan kara hayvanlarının en irisidir; ağırlığı 7,5 tonu, omuz yüksekliği 3-4 metreyi bulur. Hindistan filinin ağırlığı 5 ton omuz yüksekliği 2,5-3 m dolayında, kulakları da Afrika filinkinden çok daha küçüktür. Fillerin bütün azı dişleri aynı anda çıkmadığı için ağızlarında işlevsel olan tek bir azı dişi bulunur; bu diş yıprandıkça yerini yenisi alır. Afrika fili 60 yaşına geldiğinde altıncı ve sonuncu azı dişini de yitirir. Fillerin ortalama yaşam süresi 60-80 yıldır. Fillerin birbirleriyle iletişim içinde olması onların bir araya toplanmasını sağlar ve ayaklarını vurarak ya da değişik sesler çıkararak 40-50 Hz arasında değişen frekanslarla iletişim kurarlar.
inin yük hayvanı olarak kullanılması çok daha kısıtlıdır. Filler ancak 20 yaşından sonra iş yapabilecek güce ulaştığından bu hayvanlar hiçbir zaman tam anlamıyla evcilleştirilmemiştir. Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve fildişi için avlanmaları nedeniyle fillerin soyu tükenmeye yüz tutmuştur. Özellikle fil dişi ticareti için yasak avlanmalar Afrika fillerinin sayısını azaltırken bazı koruma bölgelerindeki sınırlı alanlarda giderek artan fil sayısı da çevreye zarar verecek boyutlara ulaşmaktadır.Ayrıca filler zıplayamaz.Bu da fili zıplayamayan tek memeli yapar. Ayrıca filler fıstık yer.
Fil
- Başlığın diğer anlamları için Fil (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
Fil | ||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Kenya'da yapraklara ulaşmaya çalışan bir fil | ||||||||||
Bilimsel sınıflandırma | ||||||||||
| ||||||||||
| ||||||||||
Dış bağlantılar | ||||||||||
|
Konu başlıkları[göster] |
Özellikleri [değiştir]
Her iki türün ayırt edici özellikleri gövdelerinin çok iri, burunlarının hortum biçiminde uzamış, bacaklarının kalın ve sütun biçiminde, kulaklarının geniş (özellikle Afrika filinde), kafalarının çok iri ve sürekli uzayan üst kesici dişlerinin (fildişi) savunma dişlerine dönüşmüş olmasıdır. Ama Asya filinin dişisinde genellikle bu savunma dişleri bulunmaz. Ayrıca Sri Lanka da yaşayan alt türünün erkekleri de %30 oranında fildişinden yoksundur. Renkleri bozdan kahverengiye kadar değişen fillerin derileri kalın, kılları seyrek ve kabadır. Burun delikleri uzun hortumlarının ucunda yer alır; kaslı ve çok amaçlı bir organ olan hortumun ucundaki parmaksı uzantı, hayvanın küçük nesneleri tutabilmesini sağlar. Bu uzantı Afrika filinde çift, Asya filinde tektir. Filler su içmek için önce suyu hortumlarına çeker, sonra ağızlarına boşaltırlar. Erkeklerde testisler gövdenin içinde korunduğundan testis torbaları yoktur.Afrika fili yaşayan kara hayvanlarının en irisidir; ağırlığı 7,5 tonu, omuz yüksekliği 3-4 metreyi bulur. Hindistan filinin ağırlığı 5 ton omuz yüksekliği 2,5-3 m dolayında, kulakları da Afrika filinkinden çok daha küçüktür. Fillerin bütün azı dişleri aynı anda çıkmadığı için ağızlarında işlevsel olan tek bir azı dişi bulunur; bu diş yıprandıkça yerini yenisi alır. Afrika fili 60 yaşına geldiğinde altıncı ve sonuncu azı dişini de yitirir. Fillerin ortalama yaşam süresi 60-80 yıldır. Fillerin birbirleriyle iletişim içinde olması onların bir araya toplanmasını sağlar ve ayaklarını vurarak ya da değişik sesler çıkararak 40-50 Hz arasında değişen frekanslarla iletişim kurarlar.
Dağılımı ve Yaşam Alanları
Asya filinin anayurdu Hindistan Yarımadası ile Asya’nın güney doğusu, Afrika filininki de Sahra’nın güneyindeki bölgelerdir. Eskiden cüce fil adıyla ayrı bir tür olarak kabul edilen hayvanların Afrika filinin yavruları olduğu anlaşılmıştır. Filler, çok yoğun bir bitki örtüsü ile kaplı olan ormanlardan çıplak savanlara kadar çok değişik yaşam ortamlarında görülebilir. Yaşlı dişilerin önderliğinde yaşayan küçük topluluklar, yiyeceğin bol olduğu yerlerde daha geniş sürüler oluştururken erkekler genellikle dişilerden ayrı sürüler halinde yaşar.Beslenme
Belirli mevsimlerde besin ve su kaynaklarının daha bol olduğu yerlere göç eden ve zamanlarının büyük bir bölümünü beslenerek geçiren bu hayvanlar günde 225 kg ot yiyebilir ve 200 litreye kadar su içebilirler.Ayrıyetten 1 hafta içerisinde 2 tondan fazla yemek tüketirler.Üreme
Gebelik süresi Asya filinde ortalama 610 gün, Afrika filinde ise yaklaşık 2 ay daha uzundur. Hindistan filinde 8-12 yaşında cinsel olgunluğa erişerek döl verebildiği halde, Afrika filinde bu süre 14 yılı bulabilir.Filler de insanlar gibi çiftleşirler.Ek Bilgiler
Asya fili yüzyıllar boyunca savaş tören ve yük hayvanı olarak önemini korumuş, bakıcılarının yönetiminde ormandan tomrukların taşınmasında kullanılmıştır. Afrika fillerinin yük hayvanı olarak kullanılması çok daha kısıtlıdır. Filler ancak 20 yaşından sonra iş yapabilecek güce ulaştığından bu hayvanlar hiçbir zaman tam anlamıyla evcilleştirilmemiştir. Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve fildişi için avlanmaları nedeniyle fillerin soyu tükenmeye yüz tutmuştur. Özellikle fil dişi ticareti için yasak avlanmalar Afrika fillerinin sayısını azaltırken bazı koruma bölgelerindeki sınırlı alanlarda giderek artan fil sayısı da çevreye zarar verecek boyutlara ulaşmaktadır.Ayrıca filler zıplayamaz.Bu da fili zıplayamayan tek memeli yapar. Ayrıca filler fıstık yer.
Resim Galerisi [değiştir]
Soldan sağa- İngiltere'de bir hayvanat bahcesinde Afrika Fili (Loxodonta africana), 1969 doğumlu, ve Asya Fili (Elephas maximus), 1970 doğumlu. |
Jaguar
Jaguar
Jaguar (Panthera onca), Felidae (Kedigiller) familyasından ve Panthera cinsinin dört büyük kedisinden biri olan bir Yeni Dünya memelisidir. Diğer üç büyük kedi, Eski Dünya’nın kaplan, aslan ve parstır. Kaplan ve aslandan sonra en büyük üçüncü kedi olan jaguar Batı Yarımküresinin en büyük ve en güçlü kedisidir. Jaguar günümüzde Meksika’dan (bazen ABD’nin güneybatısında da görülebilir) Orta Amerika’ya ve Paraguay’ın güneyi ile kuzey Arjantin’e kadar dağılan bir alanda bulunmaktadır.
Benekli kedi, fiziksel olarak daha çok parsa benzese de daha güçlü yapısı, davranışsal ve habitat özellikleri ile kaplana daha yakındır. Tercih ettiği habitat cengel olsa da, ormanlık araziden açık araziye kadar çeşitli alanlarda yaşar. Genel olarak su kenarlarında bulunur ve kaplanla birlikte yüzmekten hoşlanan kediler olarak dikkat çekerler.
Jaguar genel olarak yalnız dolaşan, avını izleyip pusuya düşüren bir avcıdır ve avını seçerken fırsatçı davranır. Aynı zamanda ekosistemi dengelemek ve av türlerinin nüfuslarını kontrol altında tutmak konusunda önemli rol oynayan hem süper hem de kilittaşı avcıdır. Jaguar, diğer kedilere göre bile oldukça kuvvetli bir çeneye sahiptir. [1] Kuvvetli çenesi sayesinde zırhlı sürüngenlerin kabuklarını deler ve memeliler arasında sıradışı olan bir öldürme yöntemi kullanır. Beyne ölümcül darbeyi indirmek için doğrudan avının kafatasını iki kulağının arasından ısırır. [2]
Panthera onca bilimsel adının ilk kısmının Yunanca pan- ("tüm") ve ther ("hayvan") sözcüklerinden türetildiği söylense de, bu da halk arasında yayılmış doğru olmayan bir etimolojik yorumdur. Panthera büyük olasılıkla Doğu Asya kaynaklıdır ve "sarımsı hayvan" ya da "beyazımsı sarı" anlamlarına gelir.[9]
Onca sözcüğünün, hayvanın güçlü pençeleri nedeniyle "çengel" ya da "kanca" olduğu söylense de en doğru etimolojik yorum basitçe, hayvanın Portekizce ismi olan onçadan (on-sa) geldiğidir.
Morfolojik kanıtlara dayanan Britanyalı zoolog Reginald Pocock, jaguarın daha çok pars ile bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır. [14] Ancak DNA kanıtları yetersizdir ve çalışmadan çalışmaya jaguarın konumu değişiklik gösterir. [10][12][13][14] Avrupa jaguarı (Panthera gombaszoegensis) ve Amerika aslanı (Panthera atrox) gibi soyu tükenmiş Panthera türlerinin fosilleri incelendiğinde hem aslanların hem de jaguarların özelliklerini gösterdikleri görülür. [14] Jaguar mitokondriyal DNA’sının analizi, türün ortaya çıkışını fosillerin belirttiğinden daha yeni bir tarih olan 280.000 ile 510.000 yıl öncesine dayandırmaktadır. [17]
Çok iyi tanımlanmış alttürler oluşturma konusunda son yıllarda yapılan çalışmalar da başarısız olmuştur ve artık kabul görmemektedir. [19] Larson (1997) jaguarın morfolojik değişikliklerini incelemiş, güneyde ve kuzeyde yaşayanlar arasında farklılık olduğunu göstermiştir. Ancak varolduğu ileri sürülen alttürler arasında, alttür olacak kadar büyük farklılıklar bulamamıştır. [20] Eizirik ve arkadaşlarının 2001 yılında yaptıkları genetik bir çalışma, belirgin bir coğrafi alttür dağılımının olmadığını göstermiş, ancak Amazon Nehri gibi büyük coğrafi engellerin farklı popülasyonlar arasındaki gen alışverişini sınırladığını da ortaya koymuştur. [17] Sonraki daha detaylı bir çalışma, Kolombiya’daki jaguarların tahminî popülasyon yapısını doğrulamıştır. [21]
Pocock'un alttür sınıflandırması hâlâ kedinin genel tanımları arasında belirtilmektedir. [22] Seymore bunları üç alttürde gruplandırmıştır: [18]
Bölgeler ve habitatlar arasında boyut farklılıkları da ortaya çıkarılmıştır. Kuzeyden güneye gidildikçe boyut büyür. Meksika’nın pasifik sahilinde Chamela-Cuixmala Biyosfer Rezervi’nde jaguarlar üzerine yapılan bir çalışma yaklaşık bir puma boyutlarında yalnızca 30–50 kilogramlık jaguarların varlığını göstermiştir. [25] Buna karşın Brezilya’da Pantanal bölgesinde yapılan bir çalışmada da ortalama jaguar ağırlığı olarak 100 kilogram bulunmuştur. [26] Orman jaguarları açık alanda bulunan jaguarlara göre daha koyu renklerde ve daha küçüktürler. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle ormanlık alanlarda büyük otçul avların daha az olmasıdır. [27]
Kısa ve kalın bacak yapısı jaguarın iyi tırmanmasını, sürünerek ilerlemesini ve yüzmesini sağlar. [24] Kafa sağlamdır ve çene aşırı bir şekilde güçlüdür. Jaguarların tüm kedigiller içinde en güçlü ve memeliler içinde de ikinci en güçlü çeneye sahip olduğu önerilmiştir. Bu güçlülüğün nedeni jaguarların kaplumbağa kabuklarını bile delecek kadar güçlü olmak için adaptasyonudur. [2] Vücut oranına göre ısırma gücünün karşılaştırması jaguarı aslan ve kaplanın önünde, bulutlu parsın yanında en üst sıraya oturtmuştur.[1] National Geographic dergisinin özel bir sayısı da jaguarın dünyanın en kuvvetli kedisi olduğunu önermiştir. [28] Bir jaguarın, 300 kg'lık bir boğayı bile çenesiyle 8 metre sürükleyebileceği ve en ağır kemikleri bile ezebileceği bildirilmiştir. [29] Jaguar cengel içinde 300 kilograma kadar olan hayvanları avlar, kısa ve kalın fiziksel yapısı avına ve çevresine göre geçirdiği adaptasyonun bir sonucudur.
Jaguarın postu asıl sarımsı kahverengi renkteyse de kızıl-kahverengiden siyaha kadar çeşitlilik gösterir. Kedinin kürkü cengel habitatında kamufle olabilmek için gül tarzı beneklerle kaplıdır. Post üstündeki benekler bir jaguardan diğerine farklılık gösterir, gül şeklindeki benekler farklı tipte bir ya da birkeç benek içerebilir. Genellikle kafa ve boyundaki benekler dolu, boşluk olmayan beneklerdir. Kuyruk bölgesinde de aynı şeklde olan benekler birleşerek bir kuşak haline gelir. Göbek, boyunaltı ve ayakların dış yüzleri ile aşağı yanlar beyazdır. [24]
Bu türde melanizm diye bilinen durum oluşur. Melanizme sahip tip benekli tipten daha az yaygındır. Güney Amerika bölgesinde yüzde altılık bir oran bildirilmiştir. [30] Melanizm baskın allelin sonucudur.[31] Melanizm olan jaguarlar tamamen siyah görünseler de yakından incelendiğinde benekler hâlâ görülebilirdir. Melanizmi olan jaguarlar halk arasında kara panter olarak bilinse de ayrı bir tür oluşturmazlar. Bazen beyaz panter diye adlandırılan nadir görülen albino bireyler, diğer kedilerde olduğu gibi jaguarlar arasında da görülür.[27]
Jaguar parsa çok benzer ama daha kısa ve kalın yapısı vardır. İki hayvan, postlarının üzerindeki gül şeklindeki beneklerden ayırtedilebilirler. Jaguarın benekleri sayıca daha az ve büyüktür. Genelde koyu renklidir ve kalın çizgili beneklerin ortasındaki küçük benekler parsda bulunmaz. Jaguarın kafası daha yuvarlaktır, daha kısa ama kalın bacakları vardır. [32]
Eşler çiftleştikte sonra ayrılır ve yavruların bakımını dişi yapar. Hamilelik 93-105 gün arası sürer ve dişi sıklıkla iki bazen de dörde kadar varan sayıda yavrular. Yavrular doğduktan sonra anne erkeklerin etrafta dolaşmasına izin vermez. Kaplanlarda da görülen bu davranış yavru yamyamlığını önlemek içindir. [35]
Gözü kapalı doğan yavrular iki hafta sonra gözlerini açar. Üç ayda sütten kesilen yavrular anneleriyle birlikte ava çıkmadan önce altı aylık olana kadar inlerinen ayrılmaz. [36] Yavrular bir ile iki yıl arasında anneleriyle birlikte kaldıktan sonra kendilerine ait bir bölge oluşturmak için ayrılırlar. Genç erkekler önceleri göçmendir ve yaşlı erkeklerle kendilerine ait bir bölge oluşturana kadar itişip kakışırlar. Doğal yaşam alanlarında jaguarların yaşam süresi 12 yıl civarındadır. Esaret altında 23 yıl kadar yaşadıkları görülmüştür ki bu onları en uzun yaşayan kedilerin arasına sokar. [26]
Diğer büyük kediler gibi jaguar da kükreyebilir. Genellikle, bölge ve eş için rakiplerini uyarmak amacıyla kükrerler. Doğal yaşam yerlerinde bireyler arasında karşılıklı kükremeler gözlemlenmiştir. [39] Kükremeleri tekrar eden bir öksürüğe benzer ve bazen miyavlama ile homurdanma sesleri de çıkarırlar. [26] Çok nadir de olsa erkekler arasında çiftleşme nedeniyle kavga çıkabilir ama genellikle saldırgan davranışlarda bulunmadıkları gözlemlenmiştir. [38] Çıkan kavgalarda anlaşmazlık konusu genellikle bölge hakimiyetidir. Bir erkeğin bölgesi içinde iki ya da üç dişinin bölgesi yer alır ama başka bir erkeğin girmesine tahammül edemezler. [35]
Jaguar genellikle gece hayvanı olarak tanımlanırsa da daha çok yarı karanlıkta (gündoğuşundan önce ve günbatışından sonra) aktiftir. Erkekler de dişiler de avlanır ama erkekler daha büyük bölgede olduklarından her gün daha çok yol katederler. Av olduğu takdirde jaguar gündüzleri de avlanabilir. Zamanının %50-60’ını aktif olarak geçiren jaguar oldukça enerjik bir kedidir. [27] Bulunması zor olan jaguarın doğal yaşam alanlarına kolay erişilemediğinden, gözlemlenmesi oldukça zor bir hayvandır.
Jaguar Panthera cinsinde yaygın olan derin ısırık ve boğma tekniğini kullansa da kediler arasında istisna teşkil eden kendine has bir öldürme yöntemini tercih ederek, köpekdişleriyle avının kulakları arasından şakak kemiklerini ısırarak doğrudan beynini deler. Emmons (1987) bu tekniğin Pleistocene dönemin sonunda türlerin yokolması ve jaguarların temel avlarının kaplumbağa olması nedeniyle kaplumbağa kabuklarını kırarak açabilmek için bir uyum sağlama olduğunu önermiştir. [27][39] Kafatası ısırığını memeliler için uygulayan jaguar, cayman gibi avlarda ise arkaya sıçrayarak omuriliğine zarar verdiği avını hareketsizleştirir. Kaplumbağa kabuğunu kırabilecek güçte olsa da, kabuğun içindeki etleri sıyırarak da yiyebilir. [35] Köpek gibi avlarda ise kafatasını kırabilecek bir pençe darbesi yeterli olur.
Jaguar eğer sürek avındaysa, avını izleyip pusuya düşürür. Orman patikalarında yavaşça dolanarak pusuya düşürmeden ve saldırmadan önce avını dinler ve izler. Jaguar saklandığı yerden ve genelde hedefinin ölü noktasından çevik bir sıçrayışla saldırır. Türün pusu yetenekleri, hem yerliler hem de saha araştırmacıları tarafından hayvanlar dünyasında eşine pek rastlanmayan bir yetenek olarak görülür. Pusu yeteneği büyük bir ihtimalle çok farklı ortamlarda süper avcı olmanın geliştirdiği bir yetenektir. Pusuda avın arkasından suya sıçramak da yer alır. Yüzerlerken çok rahat bir şekilde avlarını öldürebilirler. Öyle kuvvetlidirler ki genç bir inek ölüsünü dahi bir ağacın üzerine çıkarabilirler. [35]
Avını öldürdükten sonra cesedini çalılığa ya da gözden uzak başka bir noktaya taşır. Avını karnından değil de boyun ve göğsünden yemeye başlar. Kalp ve ciğerlerden sonra omuzlarını yer. [35] Türün 34 kilogramlık en zayıf üyelerinin günlük besin gereksinimlerinin 1,4 kilogram olduğu tahmin edilmiştir. [41] 50-60 kilogram arasında esaret altındaki hayvanlar için günlük besin miktarı olarak 2 kilogramdan fazla et önerilmektedir. [42] Doğal ortamlarında bu değer değişkenlik gösterir çünkü avının yakalanması ve öldürülmesinde önemli ölçüde enerji harcayan yırtıcı kedi bir kerede 25 kilogram et yedikten sonra açlık dönemine girer. [43]
Listeye ABD'nin eklenmesinin sebebi güneybatıda özellikle Arizona, New Mexico ve Teksas'da görüldüğü bildirilen jaguarlardır. 1990'ların başında, jaguarların yaşam alanları Güney Kaliforniya ve batı Teksas'a kadar kuzeye uzanıyordu. [41] Jaguarlar, "Tehdit altındaki türler yasası" ile ABD’de koruma altına alınmış ve postu için hayvanların avlanması yasaklanmıştır. 2004 yılında doğal yaşamı koruma memurları Arizona’nın güneyinde jaguarları görüntülediler. Arizona’da sürekli bir popülasyonun yaşaması için yeterli bir av miktarı, öldürülmekten korunmaları ve Meksika’daki popülasyon ile bağlantılarının sağlanması gereklidir. [45]
Türün tarihsel dağılımına Amerika Birleşik Devletleri’nin güney kısmının tamamına yakını, güneyde de Güney Amerika kıtasının hemen hemen tamamı dahildir. Toplamda kuzey sınırı 1.000 km, güney sınırı da 2.000 km gerilemiştir. 40 milyon ile 11,5 milyon yıl öncesine ait Buz Çağı'ndan kalma jaguar fosilleri Missouri'ye kadar kuzeydeki bazı kazı alanları da dahil olmak üzere farklı yerlerde günyüzüne çıkarılmıştır. Fosiller, günümüzdeki ortalama ağırlıktan oldukça fazla olan 190 kilogramlık jaguarların varlığını ortaya çıkarmıştır. [46]
Kedinin habitatına Güney ve Orta Amerika’nın yağmur ormanları, kısmen sel altında kalan açıklık sulak araziler, ve kuru otlaklar dahildir. Jaguar, bunların arasında en çok yağmur ormanlarını tercih eder. [27] Kedi, Arjantin pampaları, Meksika’nın kurak düzlükleri ve güneybatı ABD gibi kuru habitattaki yerini çok hızlı kaybetmiştir. [15] Kedi tropik, subtropik ve kuru yaprakları dökülen ormanlara yayılmıştır. Su ile birarada düşünülen jaguar genellikle nehir kenarlarında, bataklıklarda ve avlarını izlemeye yarayan yoğun yağmur ormanlarında yaşarlar. Jaguarlar 3.800 metre kadar yüksek rakımlarda da bulunur ama genellikle dağ ormanlarını tercih etmezler ve orta Meksika'nın yüksek platoları ile And dağlarında bulunmazlar. [27]
Jaguarların diğer avcılar üzerinde de etkisi bulunur. Jaguar ve Amerika kıtasındaki ikinci büyük kedi puma, sıklıkla simpatriktir (aynı bölgeyi paylaşan birbiriyle bağlantılı türler) ve sıklıkla beraber incelenmişlerdir. Jaguar ile simpatrik olan pumalar genelde daha küçüktürler çünkü büyük avları jaguar, küçük avları da puma aldığından, bu pumalar normalden küçük kalırlar. [50] Bu durum pumaların yararınadır. Küçük avlar dahil olmak üzere daha geniş av seçenekleri olan pumalar insanların değiştirdiği doğada jaguarlara karşı daha dayanıklıdırlar. [25] Her iki tür de neredeyse tehdit altındaki tür olarak ilan edilmelerine rağmen puma önemli ölçüde daha büyük bir dağılıma sahiptir.
Jaguar için önemli riskler; habitatının olduğu ormanların yokedilmesi, insanlarla yiyecek için olan rekâbet [15] ve besledikleri hayvanları avlayan kedileri öldüren çiftçilerdir. Bir kere alıştıktan sonra jaguarların beslenmesinin önemli bir kısmını büyükbaş hayvanlar oluşturur. Otlak yapmak için arazi açılması, tür için tehdit unsuru olsa da Güney Amerika’ya ilk kez büyükbaş hayvanlar getirildiğinde bu yeni avdan faydalanan jaguarların başlangıçta popülasyonu artmış olabilir. Beslenen hayvanları çok sık avlamaları nedeniyle çiftlik sahipleri sürekli çalışan jaguar avcıları kiralamıştır ve jaguarlar görüldükleri yerde öldürülürler. [26]
Jaguar Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme’nin 1. maddesi ile korunmaktadır: Jaguar ya da herhangi bir parçasının uluslararası ticareti yasaklanmıştır. ABD, Arjantin, Fransız Guyanası, Honduras, Kolombiya, Nikaragua, Panama, Paraguay, Surinam, Uruguay ve Venezuela’da avlanmaları yasaklanmıştır. Brezilya, Guatemala, Kosta Rika, Meksika ve Peru’da avlanma yalnızca sorun çıkaran hayvanlarla sınırlandırılmış iken Bolivya’da jaguar avı hâlâ serbesttir. Ekvador ve Guyana’da tür herhangi bir koruma altında değildir. [22]
Süregelen korunma çabalarının içinde çiftçilerin bilgilendirilmesi ve ekoturizmin gelişmesine yardımcı olunması yer alır. [51] Jaguar genel olarak "şemsiye tür" olarak tanımlanır yani yaşadığı yer ve habitat gereksinimi öyle geniştir ki onun korunma altında olmasıyla birçok küçük tür de korunacaktır. [52] Korunma örgütleri, jaguara birbirine bağlı habitat sağlamaya çalışarak diğer türlerin de bu korunmadan yararlanması için çalışır. [51]
Türün yaşadığı alanların tamamına ulaşılamadığı için (orta Amazon bölgesi gibi) sayılarını tahmin etmek zordur. Araştırmacılar genel olarak özel biyobölgeler üzerine yoğunlaşır ve tür genelinde bir analize pek rastlanmaz. 1991 yılında Belize’de 600 ile 1.000 hayvanın yaşadığı tahmin edilmiştir. Bir yıl öncesinde Meksika’nın 4.000 km2 lik Calakmul Biyosfer Rezervi’nde 125 ile 180, Chiapas eyaletinde de 350 hayvanın yaşadığı tahmin edilmiştir. Guatemala’daki 15.000 km2 lik komşu Maya Biyosfer Rezervi’nde 465 ile 550 hayvan olabilir. [53] GPS-telemetrisi kullanılan 2003 ve 2004 yıllarındaki çalışmalarda kritik Pantanal bölgesinde 100 km2 de altı ile yedi jaguar bulunduğu görülmüştür (bu sayı, geleneksel yöntemlerle yapılan bir çalışmada 10 ile 11 olarak hesaplanmıştı). Buradan anlaşılan, çoğunlukla kullanılan örnekleme yöntemlerinin kedilerin gerçek sayısını abarttığıdır. [54]
Jaguar
- Başlığın diğer anlamları için Jaguar (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
Jaguar Korunma durumu: Neredeyse tehdit altında (NT) | ||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Bilimsel sınıflandırma | ||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||
Panthera onca Linnaeus, 1758 | ||||||||||||||||||
Benekli kedi, fiziksel olarak daha çok parsa benzese de daha güçlü yapısı, davranışsal ve habitat özellikleri ile kaplana daha yakındır. Tercih ettiği habitat cengel olsa da, ormanlık araziden açık araziye kadar çeşitli alanlarda yaşar. Genel olarak su kenarlarında bulunur ve kaplanla birlikte yüzmekten hoşlanan kediler olarak dikkat çekerler.
Jaguar genel olarak yalnız dolaşan, avını izleyip pusuya düşüren bir avcıdır ve avını seçerken fırsatçı davranır. Aynı zamanda ekosistemi dengelemek ve av türlerinin nüfuslarını kontrol altında tutmak konusunda önemli rol oynayan hem süper hem de kilittaşı avcıdır. Jaguar, diğer kedilere göre bile oldukça kuvvetli bir çeneye sahiptir. [1] Kuvvetli çenesi sayesinde zırhlı sürüngenlerin kabuklarını deler ve memeliler arasında sıradışı olan bir öldürme yöntemi kullanır. Beyne ölümcül darbeyi indirmek için doğrudan avının kafatasını iki kulağının arasından ısırır. [2]
|
Etimoloji
Jaguar kelimesinin etimolojisi tam olarak belli değildir. Bazı kaynaklar Güney Amerika Tupi dilinden Portekizce’ye geçtiğini belirtir. [3] Başka bazı kaynaklar bu sözcüğün Guarani diline ait olduğunu savunur. Tupi dilindeki özgün ve tam isim jaguaradır ve aynı zamanda tüm etçil hayvanları tanımlamak için de kullanılır. [3][4] Birleşik hâli olan jaguareté sözcüğündeki -eté "gerçek" anlamına gelir.[4] Guarani dilindeki yaguareté sözcüğü de "gerçek yırtıcı hayvan",[5] , "köpek gövdeli",[6] ya da "yırtıcı köpek" diye farklı çevirilere sahiptir.[7] İlk etimolojik raporlara göre jaguara sözcüğü "avını bir kerede öldüren hayvan" anlamına gelir ve bu bilgi birçok kaynakta bulunmaktadır. [8] Ancak bu bilginin doğru olmadığı öne sürülmüştür. [4] Birçok Orta ve Güney Amerika ülkesinde bu kediye el tigre ("kaplan") denir.Panthera onca bilimsel adının ilk kısmının Yunanca pan- ("tüm") ve ther ("hayvan") sözcüklerinden türetildiği söylense de, bu da halk arasında yayılmış doğru olmayan bir etimolojik yorumdur. Panthera büyük olasılıkla Doğu Asya kaynaklıdır ve "sarımsı hayvan" ya da "beyazımsı sarı" anlamlarına gelir.[9]
Onca sözcüğünün, hayvanın güçlü pençeleri nedeniyle "çengel" ya da "kanca" olduğu söylense de en doğru etimolojik yorum basitçe, hayvanın Portekizce ismi olan onçadan (on-sa) geldiğidir.
Taksonomi
Jaguar Panthera onca, Panthera cinsinin Yeni Dünya’daki tek temsilcisidir. DNA araştırmalarıyla elde edilen kanıtlara göre aslan, kaplan, pars, jaguar, kar parsı ve bulutlu pars ortak bir ataya sahiptir ve bu da yaklaşık altı ile on milyon yıl önceye dayanır. [10] Fosil kayıtları, Panthera cinsinin 2 ile 3,8 milyon yıl önce ortaya çıktığını göstermektedir. [10][11] Bulutlu pars (Neofelis nebulosa) genel olarak bu grubun başına konur. [10][12][13][14] Diğer türlerin evrim ağacındaki konumu değişik çalışmalarda farklılık gösterir ve henüz çözülememiştir. Çalışmaların çoğu kar parsını Panthera cinsine katar,[10][12][14] kar parsının bilimsel adının Uncia uncia[15][16] ya da Panthera uncia [10][12][13][14] olması konusunda belirli bir ortak görüş yoktur.Morfolojik kanıtlara dayanan Britanyalı zoolog Reginald Pocock, jaguarın daha çok pars ile bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır. [14] Ancak DNA kanıtları yetersizdir ve çalışmadan çalışmaya jaguarın konumu değişiklik gösterir. [10][12][13][14] Avrupa jaguarı (Panthera gombaszoegensis) ve Amerika aslanı (Panthera atrox) gibi soyu tükenmiş Panthera türlerinin fosilleri incelendiğinde hem aslanların hem de jaguarların özelliklerini gösterdikleri görülür. [14] Jaguar mitokondriyal DNA’sının analizi, türün ortaya çıkışını fosillerin belirttiğinden daha yeni bir tarih olan 280.000 ile 510.000 yıl öncesine dayandırmaktadır. [17]
Coğrafi Tanım]
Jaguar alttürlerinin en son betimlemesi 1939 yılında Pocock tarafından yapılmıştır. Pocock, coğrafî orijin ve kafatası morfolojisine dayanarak sekiz alttürü belirlemiştir. Ancak tüm alttürleri dikkatle inceleyebilmek için yeterli sayıda örneğe sahip olmaması nedeniyle önerdiği alttürlerin bir kısmı için şüphelerini belirtmiştir. Daha sonraları çalışmalarının değerlendirilmesi sonucu yalnızca 3 alttür önerilmiştir: P. o. onca, P. o. paraguensis ya da P. o. palustris, P. o. hernandesii [18]Çok iyi tanımlanmış alttürler oluşturma konusunda son yıllarda yapılan çalışmalar da başarısız olmuştur ve artık kabul görmemektedir. [19] Larson (1997) jaguarın morfolojik değişikliklerini incelemiş, güneyde ve kuzeyde yaşayanlar arasında farklılık olduğunu göstermiştir. Ancak varolduğu ileri sürülen alttürler arasında, alttür olacak kadar büyük farklılıklar bulamamıştır. [20] Eizirik ve arkadaşlarının 2001 yılında yaptıkları genetik bir çalışma, belirgin bir coğrafi alttür dağılımının olmadığını göstermiş, ancak Amazon Nehri gibi büyük coğrafi engellerin farklı popülasyonlar arasındaki gen alışverişini sınırladığını da ortaya koymuştur. [17] Sonraki daha detaylı bir çalışma, Kolombiya’daki jaguarların tahminî popülasyon yapısını doğrulamıştır. [21]
Pocock'un alttür sınıflandırması hâlâ kedinin genel tanımları arasında belirtilmektedir. [22] Seymore bunları üç alttürde gruplandırmıştır: [18]
- Panthera onca onca: Venezuela’dan, Brezilya’nın Rio Grande do Sul nehrinin güney ve doğusuna kadar ve
- P. onca peruviana: Peru sahili dahil olmak üzere.
- P. onca hernandesii: Batı Meksika ve ayrıca
- P. onca palustris ya da P. onca paraguensis: Paraguay ve kuzeydoğu Arjantin [18][23]
Biyoloji ve davranış
Fiziksel nitelikler
Jaguar güçlü kaslara sahip bir hayvandır. Vücut ölçüleri önemli değişiklikler gösterir. Ağırlığı genellikle 56–96 kilogram arasında dolaşsa da 131–151 kilogram gelen daha iri jaguarlarla (dişi aslan ve kaplanların ortalama ağırlığına erişir) 36 kilogram gelen daha küçük jaguarlar da kaydedilmiştir. Dişiler genelde erkeklerden %10–20 daha küçüktür. Kedinin boyu 1,62–1,83 metre arasında değişir ve bu boya kuyruk 75 santimetre daha ekler. Omuz yükseklikleri 67–76 santimetre arasındadır. [24]Bölgeler ve habitatlar arasında boyut farklılıkları da ortaya çıkarılmıştır. Kuzeyden güneye gidildikçe boyut büyür. Meksika’nın pasifik sahilinde Chamela-Cuixmala Biyosfer Rezervi’nde jaguarlar üzerine yapılan bir çalışma yaklaşık bir puma boyutlarında yalnızca 30–50 kilogramlık jaguarların varlığını göstermiştir. [25] Buna karşın Brezilya’da Pantanal bölgesinde yapılan bir çalışmada da ortalama jaguar ağırlığı olarak 100 kilogram bulunmuştur. [26] Orman jaguarları açık alanda bulunan jaguarlara göre daha koyu renklerde ve daha küçüktürler. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle ormanlık alanlarda büyük otçul avların daha az olmasıdır. [27]
Kısa ve kalın bacak yapısı jaguarın iyi tırmanmasını, sürünerek ilerlemesini ve yüzmesini sağlar. [24] Kafa sağlamdır ve çene aşırı bir şekilde güçlüdür. Jaguarların tüm kedigiller içinde en güçlü ve memeliler içinde de ikinci en güçlü çeneye sahip olduğu önerilmiştir. Bu güçlülüğün nedeni jaguarların kaplumbağa kabuklarını bile delecek kadar güçlü olmak için adaptasyonudur. [2] Vücut oranına göre ısırma gücünün karşılaştırması jaguarı aslan ve kaplanın önünde, bulutlu parsın yanında en üst sıraya oturtmuştur.[1] National Geographic dergisinin özel bir sayısı da jaguarın dünyanın en kuvvetli kedisi olduğunu önermiştir. [28] Bir jaguarın, 300 kg'lık bir boğayı bile çenesiyle 8 metre sürükleyebileceği ve en ağır kemikleri bile ezebileceği bildirilmiştir. [29] Jaguar cengel içinde 300 kilograma kadar olan hayvanları avlar, kısa ve kalın fiziksel yapısı avına ve çevresine göre geçirdiği adaptasyonun bir sonucudur.
Jaguarın postu asıl sarımsı kahverengi renkteyse de kızıl-kahverengiden siyaha kadar çeşitlilik gösterir. Kedinin kürkü cengel habitatında kamufle olabilmek için gül tarzı beneklerle kaplıdır. Post üstündeki benekler bir jaguardan diğerine farklılık gösterir, gül şeklindeki benekler farklı tipte bir ya da birkeç benek içerebilir. Genellikle kafa ve boyundaki benekler dolu, boşluk olmayan beneklerdir. Kuyruk bölgesinde de aynı şeklde olan benekler birleşerek bir kuşak haline gelir. Göbek, boyunaltı ve ayakların dış yüzleri ile aşağı yanlar beyazdır. [24]
Bu türde melanizm diye bilinen durum oluşur. Melanizme sahip tip benekli tipten daha az yaygındır. Güney Amerika bölgesinde yüzde altılık bir oran bildirilmiştir. [30] Melanizm baskın allelin sonucudur.[31] Melanizm olan jaguarlar tamamen siyah görünseler de yakından incelendiğinde benekler hâlâ görülebilirdir. Melanizmi olan jaguarlar halk arasında kara panter olarak bilinse de ayrı bir tür oluşturmazlar. Bazen beyaz panter diye adlandırılan nadir görülen albino bireyler, diğer kedilerde olduğu gibi jaguarlar arasında da görülür.[27]
Jaguar parsa çok benzer ama daha kısa ve kalın yapısı vardır. İki hayvan, postlarının üzerindeki gül şeklindeki beneklerden ayırtedilebilirler. Jaguarın benekleri sayıca daha az ve büyüktür. Genelde koyu renklidir ve kalın çizgili beneklerin ortasındaki küçük benekler parsda bulunmaz. Jaguarın kafası daha yuvarlaktır, daha kısa ama kalın bacakları vardır. [32]
Üreme ve yaşam çevrimi
Dişi jaguarlar cinsel olgunluğa yaklaşık iki yılda gelirken erkek jaguarlar üç ya da dört yıl sonra ulaşırlar. Doğal ortamında kedinin yıl boyunca çiftleştiği sanılmaktadır ancak av arttığında doğumların sayısı da artış gösterir. [33] Esaret altındaki erkek jaguarlarda yapılan çalışma yıl boyunca çiftleşme varsayımını destekler. Semen özellikleri ve boşalma kalitesinde mevsimsel değişikliklere rastlanmamış ancak esaret altında üreme başarısının düşük olduğu gözlemlenmiştir. [34] Dişilerin adeti 37 günlük çevrimin içinde 6–17 gün sürer ve dişiler idrar ile bıraktıkları koku ve daha yüksek ses tonu ile çiftleşmeye hazır olduğunu bildirir. [33]Eşler çiftleştikte sonra ayrılır ve yavruların bakımını dişi yapar. Hamilelik 93-105 gün arası sürer ve dişi sıklıkla iki bazen de dörde kadar varan sayıda yavrular. Yavrular doğduktan sonra anne erkeklerin etrafta dolaşmasına izin vermez. Kaplanlarda da görülen bu davranış yavru yamyamlığını önlemek içindir. [35]
Gözü kapalı doğan yavrular iki hafta sonra gözlerini açar. Üç ayda sütten kesilen yavrular anneleriyle birlikte ava çıkmadan önce altı aylık olana kadar inlerinen ayrılmaz. [36] Yavrular bir ile iki yıl arasında anneleriyle birlikte kaldıktan sonra kendilerine ait bir bölge oluşturmak için ayrılırlar. Genç erkekler önceleri göçmendir ve yaşlı erkeklerle kendilerine ait bir bölge oluşturana kadar itişip kakışırlar. Doğal yaşam alanlarında jaguarların yaşam süresi 12 yıl civarındadır. Esaret altında 23 yıl kadar yaşadıkları görülmüştür ki bu onları en uzun yaşayan kedilerin arasına sokar. [26]
Sosyal yapı
Kedilerin çoğunluğu gibi, anne-yavru gruplarının dışında jaguar tek başına dolaşır. Erişkinler genelde kur yapmak ve çiftleşmek için biraraya gelir [35] ve kendilerine geniş bölgeler ayırırlar. Dişilerin 25 ile 40 km2 lik bölgeleri birbirini kesebilir ama hayvanlar genellikle yüzyüze gelmekten kaçınır. Erkeklerin bölgeleri av ve yeterli alan durumuna göre yaklaşık iki katı yer kaplar ve birbirini kesmez. [35][37] Pençe izleri, idrar ve dışkı bölgeyi belirlemek için kullanılır. [38]Diğer büyük kediler gibi jaguar da kükreyebilir. Genellikle, bölge ve eş için rakiplerini uyarmak amacıyla kükrerler. Doğal yaşam yerlerinde bireyler arasında karşılıklı kükremeler gözlemlenmiştir. [39] Kükremeleri tekrar eden bir öksürüğe benzer ve bazen miyavlama ile homurdanma sesleri de çıkarırlar. [26] Çok nadir de olsa erkekler arasında çiftleşme nedeniyle kavga çıkabilir ama genellikle saldırgan davranışlarda bulunmadıkları gözlemlenmiştir. [38] Çıkan kavgalarda anlaşmazlık konusu genellikle bölge hakimiyetidir. Bir erkeğin bölgesi içinde iki ya da üç dişinin bölgesi yer alır ama başka bir erkeğin girmesine tahammül edemezler. [35]
Jaguar genellikle gece hayvanı olarak tanımlanırsa da daha çok yarı karanlıkta (gündoğuşundan önce ve günbatışından sonra) aktiftir. Erkekler de dişiler de avlanır ama erkekler daha büyük bölgede olduklarından her gün daha çok yol katederler. Av olduğu takdirde jaguar gündüzleri de avlanabilir. Zamanının %50-60’ını aktif olarak geçiren jaguar oldukça enerjik bir kedidir. [27] Bulunması zor olan jaguarın doğal yaşam alanlarına kolay erişilemediğinden, gözlemlenmesi oldukça zor bir hayvandır.
Avlanma ve beslenme
Tüm kediler gibi jaguar yalnızca et ile beslenen bir etçildir. Fırsatçı bir avcıdır ve 85’e yakın türü avlar. [27] Jaguar büyük avları tercih eder ve geyik, tapir, pekari, köpek ve kaymanları bile avlar. Ancak kedi, kurbağa, fare, kuş, balık, ve evcil hayvan gibi yakalayabildiği her türlü hayvanı yiyebilir. [40]Jaguar Panthera cinsinde yaygın olan derin ısırık ve boğma tekniğini kullansa da kediler arasında istisna teşkil eden kendine has bir öldürme yöntemini tercih ederek, köpekdişleriyle avının kulakları arasından şakak kemiklerini ısırarak doğrudan beynini deler. Emmons (1987) bu tekniğin Pleistocene dönemin sonunda türlerin yokolması ve jaguarların temel avlarının kaplumbağa olması nedeniyle kaplumbağa kabuklarını kırarak açabilmek için bir uyum sağlama olduğunu önermiştir. [27][39] Kafatası ısırığını memeliler için uygulayan jaguar, cayman gibi avlarda ise arkaya sıçrayarak omuriliğine zarar verdiği avını hareketsizleştirir. Kaplumbağa kabuğunu kırabilecek güçte olsa da, kabuğun içindeki etleri sıyırarak da yiyebilir. [35] Köpek gibi avlarda ise kafatasını kırabilecek bir pençe darbesi yeterli olur.
Jaguar eğer sürek avındaysa, avını izleyip pusuya düşürür. Orman patikalarında yavaşça dolanarak pusuya düşürmeden ve saldırmadan önce avını dinler ve izler. Jaguar saklandığı yerden ve genelde hedefinin ölü noktasından çevik bir sıçrayışla saldırır. Türün pusu yetenekleri, hem yerliler hem de saha araştırmacıları tarafından hayvanlar dünyasında eşine pek rastlanmayan bir yetenek olarak görülür. Pusu yeteneği büyük bir ihtimalle çok farklı ortamlarda süper avcı olmanın geliştirdiği bir yetenektir. Pusuda avın arkasından suya sıçramak da yer alır. Yüzerlerken çok rahat bir şekilde avlarını öldürebilirler. Öyle kuvvetlidirler ki genç bir inek ölüsünü dahi bir ağacın üzerine çıkarabilirler. [35]
Avını öldürdükten sonra cesedini çalılığa ya da gözden uzak başka bir noktaya taşır. Avını karnından değil de boyun ve göğsünden yemeye başlar. Kalp ve ciğerlerden sonra omuzlarını yer. [35] Türün 34 kilogramlık en zayıf üyelerinin günlük besin gereksinimlerinin 1,4 kilogram olduğu tahmin edilmiştir. [41] 50-60 kilogram arasında esaret altındaki hayvanlar için günlük besin miktarı olarak 2 kilogramdan fazla et önerilmektedir. [42] Doğal ortamlarında bu değer değişkenlik gösterir çünkü avının yakalanması ve öldürülmesinde önemli ölçüde enerji harcayan yırtıcı kedi bir kerede 25 kilogram et yedikten sonra açlık dönemine girer. [43]
Ekoloji
Dağılım ve habitat
Fosil incelemelerine göre jaguar iki milyon yıllık bir yaşa sahiptir[22] ve Pleistosen döneminde Bering kara köprüsünden geçtiğinden beri bir Amerikan kedisidir. Panthera onca augusta adı verilen en yakın atası günümüzdeki kediden daha büyüktür. [21] Günümüzdeki dağılımı Meksika’dan Orta Amerika’ya ve Breziya Amazonu’nun büyük bir kısmı dahil olmak üzere Güney Amerika’ya uzanır. [44] Bu dağılım içinde kalan ülkeler ABD, Arjantin, Belize, Bolivya, Brezilya, Ekvador, Fransız Guyanası, Guatemala, Guyana, Honduras, Kolombiya,Kosta Rika, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Surinam, ve Venezuela yer alır. El Salvador ve Uruguay’daki jaguar soyu tükenmiştir. [15]Listeye ABD'nin eklenmesinin sebebi güneybatıda özellikle Arizona, New Mexico ve Teksas'da görüldüğü bildirilen jaguarlardır. 1990'ların başında, jaguarların yaşam alanları Güney Kaliforniya ve batı Teksas'a kadar kuzeye uzanıyordu. [41] Jaguarlar, "Tehdit altındaki türler yasası" ile ABD’de koruma altına alınmış ve postu için hayvanların avlanması yasaklanmıştır. 2004 yılında doğal yaşamı koruma memurları Arizona’nın güneyinde jaguarları görüntülediler. Arizona’da sürekli bir popülasyonun yaşaması için yeterli bir av miktarı, öldürülmekten korunmaları ve Meksika’daki popülasyon ile bağlantılarının sağlanması gereklidir. [45]
Türün tarihsel dağılımına Amerika Birleşik Devletleri’nin güney kısmının tamamına yakını, güneyde de Güney Amerika kıtasının hemen hemen tamamı dahildir. Toplamda kuzey sınırı 1.000 km, güney sınırı da 2.000 km gerilemiştir. 40 milyon ile 11,5 milyon yıl öncesine ait Buz Çağı'ndan kalma jaguar fosilleri Missouri'ye kadar kuzeydeki bazı kazı alanları da dahil olmak üzere farklı yerlerde günyüzüne çıkarılmıştır. Fosiller, günümüzdeki ortalama ağırlıktan oldukça fazla olan 190 kilogramlık jaguarların varlığını ortaya çıkarmıştır. [46]
Kedinin habitatına Güney ve Orta Amerika’nın yağmur ormanları, kısmen sel altında kalan açıklık sulak araziler, ve kuru otlaklar dahildir. Jaguar, bunların arasında en çok yağmur ormanlarını tercih eder. [27] Kedi, Arjantin pampaları, Meksika’nın kurak düzlükleri ve güneybatı ABD gibi kuru habitattaki yerini çok hızlı kaybetmiştir. [15] Kedi tropik, subtropik ve kuru yaprakları dökülen ormanlara yayılmıştır. Su ile birarada düşünülen jaguar genellikle nehir kenarlarında, bataklıklarda ve avlarını izlemeye yarayan yoğun yağmur ormanlarında yaşarlar. Jaguarlar 3.800 metre kadar yüksek rakımlarda da bulunur ama genellikle dağ ormanlarını tercih etmezler ve orta Meksika'nın yüksek platoları ile And dağlarında bulunmazlar. [27]
Ekolojik rolleri
Jaguar bir süper avcıdır, yani besin zincirinin en üstünde yer alır ve onu avlayan başka bir tür yoktur. Jaguar ayrıca kilittaşı tür olarak otçul ve tanecil hayvanların popülasyonlarını kontrol ederek orman sisteminin yapısal bütünlüğünü sağlar. [25][47] Ancak jaguar gibi türlerin ekosistemler üzerinde tam olarak ne gibi bir etkisi olduğunu belirlemek oldukça zordur çünkü türün olmadığı ve bulunduğu bölgelerden veri toplamak ve insan aktivitesinin etkisini dikkate almak gerekir. Genel olarak kilit türlerin eksikliğinde orta büyüklükteki avcı türlerinin popülasyonunun arttığı ve bunun da birbirini izleyen negatif etkileri olduğu düşünülür, [48] ancak saha çalışmaları bunun doğal bir değişiklik olacağını ve popülasyon artışlarının süreklilik arzetmeyeceğini göstermiştir. Dolayısıyla kilit tür varsayımı tüm bilimadamları tarafından desteklenmez. [49]Jaguarların diğer avcılar üzerinde de etkisi bulunur. Jaguar ve Amerika kıtasındaki ikinci büyük kedi puma, sıklıkla simpatriktir (aynı bölgeyi paylaşan birbiriyle bağlantılı türler) ve sıklıkla beraber incelenmişlerdir. Jaguar ile simpatrik olan pumalar genelde daha küçüktürler çünkü büyük avları jaguar, küçük avları da puma aldığından, bu pumalar normalden küçük kalırlar. [50] Bu durum pumaların yararınadır. Küçük avlar dahil olmak üzere daha geniş av seçenekleri olan pumalar insanların değiştirdiği doğada jaguarlara karşı daha dayanıklıdırlar. [25] Her iki tür de neredeyse tehdit altındaki tür olarak ilan edilmelerine rağmen puma önemli ölçüde daha büyük bir dağılıma sahiptir.
Korunma durumu
Jaguar, Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması için Uluslararası Birlik tarafından neredeyse tehdit altındaki tür olarak değerlendirilmiş olup[15] yakın gelecekte soyu tükenme tehdidi altına girebilir. Tarihsel kuzey yerleşim alanlarını hemen hemen kaybetmesi, şu anda bulunan yerlerde bölünmelerin artması bu durumun seçilmesinde etken olmuştur. Jaguar popülasyonu günümüzde azalmaktadır. Wildlife Conservation Society (Vahşi Yaşamın Korunması Topluluğu) tarafından yaptırılan detaylı çalışmalar sonucunda jaguarın tarihsel yaşam alanlarının %37’sini kaybettiği, %18’inde de durumunun ne olduğunun bilinmediği ortaya çıkarılmıştır. Ancak geriye kalan yaşam alanlarında, özellikle Amazon havzasında ve buraya komşu olan Gran Chaco ile Pantanal’da uzun dönem hayatta kalma olasılığı, umut verici bir şekilde, %70 olarak belirlenmiştir. [44]Jaguar için önemli riskler; habitatının olduğu ormanların yokedilmesi, insanlarla yiyecek için olan rekâbet [15] ve besledikleri hayvanları avlayan kedileri öldüren çiftçilerdir. Bir kere alıştıktan sonra jaguarların beslenmesinin önemli bir kısmını büyükbaş hayvanlar oluşturur. Otlak yapmak için arazi açılması, tür için tehdit unsuru olsa da Güney Amerika’ya ilk kez büyükbaş hayvanlar getirildiğinde bu yeni avdan faydalanan jaguarların başlangıçta popülasyonu artmış olabilir. Beslenen hayvanları çok sık avlamaları nedeniyle çiftlik sahipleri sürekli çalışan jaguar avcıları kiralamıştır ve jaguarlar görüldükleri yerde öldürülürler. [26]
Jaguar Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme’nin 1. maddesi ile korunmaktadır: Jaguar ya da herhangi bir parçasının uluslararası ticareti yasaklanmıştır. ABD, Arjantin, Fransız Guyanası, Honduras, Kolombiya, Nikaragua, Panama, Paraguay, Surinam, Uruguay ve Venezuela’da avlanmaları yasaklanmıştır. Brezilya, Guatemala, Kosta Rika, Meksika ve Peru’da avlanma yalnızca sorun çıkaran hayvanlarla sınırlandırılmış iken Bolivya’da jaguar avı hâlâ serbesttir. Ekvador ve Guyana’da tür herhangi bir koruma altında değildir. [22]
Süregelen korunma çabalarının içinde çiftçilerin bilgilendirilmesi ve ekoturizmin gelişmesine yardımcı olunması yer alır. [51] Jaguar genel olarak "şemsiye tür" olarak tanımlanır yani yaşadığı yer ve habitat gereksinimi öyle geniştir ki onun korunma altında olmasıyla birçok küçük tür de korunacaktır. [52] Korunma örgütleri, jaguara birbirine bağlı habitat sağlamaya çalışarak diğer türlerin de bu korunmadan yararlanması için çalışır. [51]
Türün yaşadığı alanların tamamına ulaşılamadığı için (orta Amazon bölgesi gibi) sayılarını tahmin etmek zordur. Araştırmacılar genel olarak özel biyobölgeler üzerine yoğunlaşır ve tür genelinde bir analize pek rastlanmaz. 1991 yılında Belize’de 600 ile 1.000 hayvanın yaşadığı tahmin edilmiştir. Bir yıl öncesinde Meksika’nın 4.000 km2 lik Calakmul Biyosfer Rezervi’nde 125 ile 180, Chiapas eyaletinde de 350 hayvanın yaşadığı tahmin edilmiştir. Guatemala’daki 15.000 km2 lik komşu Maya Biyosfer Rezervi’nde 465 ile 550 hayvan olabilir. [53] GPS-telemetrisi kullanılan 2003 ve 2004 yıllarındaki çalışmalarda kritik Pantanal bölgesinde 100 km2 de altı ile yedi jaguar bulunduğu görülmüştür (bu sayı, geleneksel yöntemlerle yapılan bir çalışmada 10 ile 11 olarak hesaplanmıştı). Buradan anlaşılan, çoğunlukla kullanılan örnekleme yöntemlerinin kedilerin gerçek sayısını abarttığıdır. [54]
Mitolojide ve kültürde
Mezoamerikan kültürü []
Jaguar, uzun çağlar boyunca Orta ve Güney Amerika’da gücün ve kuvvetin sembolü olmuştur. Kolomb öncesi Mezoamerika kültürünün kaynaklandığı Olmek kültüründe belirgin bir "jaguaradam" kavramı gelişmiştir. Stilize jaguar ve jaguara benzeyen insan figürleri ve heykelleri bulunur. Daha sonraki Maya uygarlığında jaguarın ölüler ile yaşayanlar arasındaki iletişimi kolaylaştırdığına ve kraliyet ailesini koruduğuna inanılırdı. Mayalar bu güçlü kedileri ruhsal dünyadaki dostları olarak görmüş ve krallarına içinde jaguar sözcüğü geçen resmî adlar vermiştir. Aztek uygarlığı, yönetenlerin ve savaşçıların sembolü olarak jaguar imajını paylaştı ve jaguar güçlü tanrı Tezcatlipoca'nın totem hayvanı olarak görüldü.Çağdaş kültür
Jaguar çağdaş kültürde sıklıkla karşılaşılan bir semboldür. Guyana’nın resmî hayvanıdır ve ülke armasında yer alır. [55] Çok sıklıkla ürün adı olarak kullanılan jaguar en çok lüks araba markası olarak tanınır. 1960’ların başında Fender Müzik Aletleri sörf müziği yapanlara yönelik Jaguar adını verdikleri bir elektrogitar modelini üretti.Panter
Panter
Panter, genel olarak Panthera cinsine ait büyük kedilerin; Türkçe'de ise özellikle Panthera pardus türünün adıdır. Çoğu dilde pars (Panthera pardus), jaguar (Panthera onca) veya puma (Puma concolor) için kullanılabilir. Özellikle melanistik bireyler sıklıkla bu isimle anılırlar.
Kara panter, postunda benek ve lekeleri hâlâ bulunan fakat melanin pigmenti fazlası nedeniyle tamamen siyah görünen pars ve jaguarlara denir; bu renk başkalaşımı ayrı bir tür ya da alt tür göstergesi değildir. Kardeş yavrular arasında benekli ve melanistik postlu bireyler bir arada olabilirler.
Son araştırmalara göre (O'Brien, 1996) Afrika grubunu temsil eden tek alt tür olan Afrika parsında (P. p. pardus) melanizm daha enderdir; Habeşistan, Kenya Dağı'ndaki ormanlar ve Aberdares'te kaydedilmiş az sayıda birey vardır. Kamerun'da istivai ormanlarda şu ana kadar tek bir melanistik birey gözlemlenmiştir. (Turnbull-Kemp, tarih: ?)
Sonuç olarak, pars alt türleri arasında Asya grubu, melanokortin almacı üzerinde etkili ASIP peptidini üreten agouti geni açısından daha zengindir.
Panter
Panter, genel olarak Panthera cinsine ait büyük kedilerin; Türkçe'de ise özellikle Panthera pardus türünün adıdır. Çoğu dilde pars (Panthera pardus), jaguar (Panthera onca) veya puma (Puma concolor) için kullanılabilir. Özellikle melanistik bireyler sıklıkla bu isimle anılırlar.
Kara panter, postunda benek ve lekeleri hâlâ bulunan fakat melanin pigmenti fazlası nedeniyle tamamen siyah görünen pars ve jaguarlara denir; bu renk başkalaşımı ayrı bir tür ya da alt tür göstergesi değildir. Kardeş yavrular arasında benekli ve melanistik postlu bireyler bir arada olabilirler.
Melanistik parslar
Parslarda (Panthera pardus), melanin salgısınından sorumlu alel çekiniktir. Post, mor menevişli kuzgunî renkte olur; yoğun bitki örtüleri ve yağmur ormanları gibi gölgelik habitatlarda postu bu renkte olan bireylerin kriptik avantajı olduğu düşünülmektedir. Örneğin, böyle bir bitki örtüsünün hakim olduğu Güneydoğu Asya, Malezya nüfuslarında melanizm %50 oranında olup, yine Çin, Myanmar, Assam-Nepal ve Güney Hindistan'ın Travankor bölgesinde cengellerde yaşayan parslarda yoğunlukla gözlemlenmiş, Malay Yarımadası'nda melanistik nüfusun benekli nüfustan daha yüksek olduğu kaydedilmiştir. Siyah genin, yağmur ormanlarında yaygın virüslere dirençteki rolü de bu bölgelerdeki yüksek nüfusta etkili olabilir.Son araştırmalara göre (O'Brien, 1996) Afrika grubunu temsil eden tek alt tür olan Afrika parsında (P. p. pardus) melanizm daha enderdir; Habeşistan, Kenya Dağı'ndaki ormanlar ve Aberdares'te kaydedilmiş az sayıda birey vardır. Kamerun'da istivai ormanlarda şu ana kadar tek bir melanistik birey gözlemlenmiştir. (Turnbull-Kemp, tarih: ?)
Sonuç olarak, pars alt türleri arasında Asya grubu, melanokortin almacı üzerinde etkili ASIP peptidini üreten agouti geni açısından daha zengindir.
Melanistik jaguarlar
Parslardan farklı olarak, jaguarlarda (Panthera onca) melanizm geni başattır. Siyah jaguarlar, benekli jaguarlarla çiftleştiklerinde benekli yavruları olabilir, ama iki siyah jaguarın her zaman siyah yavrusu olur. Başkalaşımın çekinik olduğu parslardan bu şekilde ayrılırlar. Jaguarlarda melanizm geninin başatlık ilişkisi, eksik başatlık olarak tarif edilir: genin iki kopyasını taşıyan bireylerde postun fon rengi daha koyu, genin tek kopyasını taşıyanlarda kahverengili bir is rengidir. Kısacası albinolar veya lösizmliler gibi onlarda doğanın muhteşem şaheserlerindendirÇita
Çita
Çita (Acinonyx jubatus) (Sanskritçede benekli anlamına gelen Çitraka sözcüğünden gelir), kedigiller familyasının ilginç bir üyesi olup, hızlı koşması ile bilinir. Günümüzde türün çoğunluğu Güney ve Doğu Afrika'da yaşar. Çok küçük bir toplulukta İran'ın Horasan bölgesinde yaşamaktadır. [1]
Vücudunda benekler ve gözlerinin altından ağzına ve çenesine inen siyah çizgiler vardır. Bu çizgiler güneş ışınlarını çeker ve böylece av için daha rahat bir görüş sağlar. En bilinen özelliği hızlı koşmasıdır. Dünyanın en hızlı koşan memelisidir. Aslanlar gibi sürü halinde veya saklanarak avlanmak yerine, yüksek hızının avantajını kullanarak avlanan bir hayvandır. Sıfırdan 120 km/saat hıza sadece 3,1 saniyede erişebilmektedir. Eğer 460 metreden fazla koşarsa vücut ısısı 46 derecenin üstüne çıkar ve bu da çitanın beynine zarar verir. Bu yüzden avlanma sırasındaki koşusu genellikle bir dakikadan daha kısa sürer.
Dişi çitalar yirmi ile yirmi dört aylıkken ergenliğe erişirler. Öte yandan erkek çitalar bu sürece on iki aylıkken ulaşırlar. Buna karşılık cinsel birleşme üç yaşından evvel nadiren gerçekleşir. Çita yavrularında ölüm oranı yüzde 90'dır. Genellikle sırtlan ve kartalların saldırılarına kurban giderler. Yavrular genellikle 13-20 aylıkken annelerinden ayrılırlar. Çitalar 20 yıldan daha uzun süre yaşayabilirlerse de çoğu zaman ilerleyen yaşla birlikte azalan süratleri dolayısıyla daha kısa yaşarlar.
Çitalar hızlı koşsa da, av girişimlerinin yalnızca yarısında başarılı olur. Çitalar sahip oldukları hızlı koşma yeteneğini hafif, ince kemiklerine borçludur. Bu nedenle çitalar avını bir yerde yerken arslan, sırtlan gibi yırtıcı hayvanlar gelirse o bölgeden çekilerek avını oracıkta bırakır. Çünkü sırtlanların çeneleri çok kuvvetlidir. Çitanın ince kemikleri ise güçlü çenelere dayanamaz. Çitaların hızlı koşma sebeplerinden birisi de kuyruklarının uzun olmasıdır. Çitalar için kuyruk koşu esnasında da yardımcı olur. Çitalar ceylan, impala gibi otçul hayvanları avlarlar. Ancak ceylan ve impalalar Dünyanın en hızlı manevra yapan hayvanlarıdır, çitalar da yüksek hızlarına rağmen kuyruklarını bir dümen gibi kullanarak keskin dönüşler yapabilirler, çitaların maksimum hıza eriştiklerinde her adım arası mesafesi yaklaşık 15 metreye ulaşabilmektedir.
Çita
Çita Korunma durumu: Hassas (VU) | ||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Bilimsel sınıflandırma | ||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||
Acinonyx Jubatus Brookes, 1828 | ||||||||||||||||||
Dağılımı | ||||||||||||||||||
Dış bağlantılar | ||||||||||||||||||
|
Vücudunda benekler ve gözlerinin altından ağzına ve çenesine inen siyah çizgiler vardır. Bu çizgiler güneş ışınlarını çeker ve böylece av için daha rahat bir görüş sağlar. En bilinen özelliği hızlı koşmasıdır. Dünyanın en hızlı koşan memelisidir. Aslanlar gibi sürü halinde veya saklanarak avlanmak yerine, yüksek hızının avantajını kullanarak avlanan bir hayvandır. Sıfırdan 120 km/saat hıza sadece 3,1 saniyede erişebilmektedir. Eğer 460 metreden fazla koşarsa vücut ısısı 46 derecenin üstüne çıkar ve bu da çitanın beynine zarar verir. Bu yüzden avlanma sırasındaki koşusu genellikle bir dakikadan daha kısa sürer.
Dişi çitalar yirmi ile yirmi dört aylıkken ergenliğe erişirler. Öte yandan erkek çitalar bu sürece on iki aylıkken ulaşırlar. Buna karşılık cinsel birleşme üç yaşından evvel nadiren gerçekleşir. Çita yavrularında ölüm oranı yüzde 90'dır. Genellikle sırtlan ve kartalların saldırılarına kurban giderler. Yavrular genellikle 13-20 aylıkken annelerinden ayrılırlar. Çitalar 20 yıldan daha uzun süre yaşayabilirlerse de çoğu zaman ilerleyen yaşla birlikte azalan süratleri dolayısıyla daha kısa yaşarlar.
Çitalar hızlı koşsa da, av girişimlerinin yalnızca yarısında başarılı olur. Çitalar sahip oldukları hızlı koşma yeteneğini hafif, ince kemiklerine borçludur. Bu nedenle çitalar avını bir yerde yerken arslan, sırtlan gibi yırtıcı hayvanlar gelirse o bölgeden çekilerek avını oracıkta bırakır. Çünkü sırtlanların çeneleri çok kuvvetlidir. Çitanın ince kemikleri ise güçlü çenelere dayanamaz. Çitaların hızlı koşma sebeplerinden birisi de kuyruklarının uzun olmasıdır. Çitalar için kuyruk koşu esnasında da yardımcı olur. Çitalar ceylan, impala gibi otçul hayvanları avlarlar. Ancak ceylan ve impalalar Dünyanın en hızlı manevra yapan hayvanlarıdır, çitalar da yüksek hızlarına rağmen kuyruklarını bir dümen gibi kullanarak keskin dönüşler yapabilirler, çitaların maksimum hıza eriştiklerinde her adım arası mesafesi yaklaşık 15 metreye ulaşabilmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)